Bavula kocasının da geceki
kıyafetlerini koydu. Tam fermuarı çekecek iken adam elleri kolları dolu
banyodan çıkıverdi. Elinde bir sürü krem, şampuan, plastik bone ve kendi
kullandıkları nemli iki bornoz ve takım armalı terlikleri tutuyordu.
Onları da koydu. Ne de olsa
ömründe ilk kez bu kadar parayı bir yere veriyordu. Hakkı olarak görüyordu. Ona
kalsa çarşaf, televizyonu falan da alabilirdi ama neyse!
Aşağı indiler ve kendileri
için ayırtılmış özel balayı kahvaltı masasına kuruldular. Lobiye iner inmez
odadaki adamın yerini adeta başkası almıştı. Durmadan sarılıyor, saçını
okşuyor, elini tutuyor ve öpüyordu.
Adam “aşkım çok mutluyum”
dedi.
Hafifçe kocasına tebessüm
etti ve sanki konuşmanın devamını beklercesine hafif kaşlarını kaldırarak
bekledi. Ama boşuna, kocası çoktan kahvaltıya dalmıştı bile. Az ve öz
söyleyeceğini söylemişti. O mutluydu ve bu da yeterli idi. işte bu kadar.
Kahvaltının sonuna doğru
gelen altınların sayısı ile ilgili birkaç spekülasyonda bulundu ve kimlerin
daha pahalı hediye getirmelerini beklerken ucuza kaçtıklarının gözünden
kaçmadığını söyledi.
Anlayamadığı kocasının
ortalıkta gezinirken bu kadar detaylı bilgiyi nasıl edinmiş olması idi. çünkü
altınlar ona verilmişti kocasına değil. O da sağlam olsun diye yürüyemeyen
kocasının teyzesine teslim etmişti bütün takılan altın ve takıları. Belli ki o
arada olan olmuş kendisinden evvel daha meraklı biri oturup saymıştı. Cebinden
altın kesesini çıkartıp havada salladı. Sonra da cebini işaret ederek geline
takılan takıların orda olduğunu işaret etti ve gülümsedi. Verilen altın ve
takılardan neden bu kadar mutlu olmuştu anlayamadı gitti o an.
Derin bir nefes aldı ve tekrar gülümsedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder