Hani biraz yılsonu balosu ya da okul çayındaki
gibi…
Fazla itina işi bozmuştu…
ya makyajda, ya kıyafette ya duruşta ya saçta bir
faul vardı…
en kötüsü de seksi olmaya çalışıp hepsinde sınıfta kalanlardı.
Hava olsun diye kuyumcudan
ödünç alınan takılardan tut da, aralık ayında dolaptan yeni çıkan kürklerden
yayılan naftalin kokularına kadar.
Düğün tahmin ettiği üzere
kendisi için ruhsuz davetliler için gayet hoş geçmişti. Kendisinin en eğlendiği
zaman masaları gezerken insanlarla sohbet etmek olmuştu. Davetlilerin büyük bir
kısmı yaştan dolayı diyabet ve kolesterol hastası idi.
Bir diğer bölümün yaştan
dolay kulakları ve gözleri pekiyi görmüyor ancak dedikodudan da geri
kalamıyorlardı.
Ancak etrafı keserken ve dedikodu yapmaya
çalışırken çok yüksek sesle ve parmakla işaret ederek konuştukları için her şey
herkes tarafından duyuluyordu.
Zaten duyulmasa bile dedikodusu yapılan masaya
ya da kişiye tüm masaca dönüp bakılıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder